Düşünce Tarlası

16 Mart 2006 Perşembe


Faşizm Üzerine... Faşizm Bizim Neremizde?

Bizde faşizm üzerine konuşmaya tek yetkili camia sol kamptır. Onlar kendilerince anlamlı olan "özgürlük", "eşitlik", "sosyal adalet" gibi kavramları sorgusuz sualsiz kabule tmeyen herkesi bir kalemde "faşist"olarak damgalar.

Burada etkili iki faktör var tarihi olarak. Birincisi adı resmen "Faşist"olan bir iktidarın İspanya2daki egemenliğine karşı, uluslararası vicdanı temsilen toplanan milislerin sosyalistlerden oluşması, ikincisi de 2. Dünya savaşında benzer bir kutuplaşmanın Almanya-SSCB ekseninde yaşanması.

Aslına bakarsanız ne Nazi'lerin ne Mussolini İtalya'sının ne de SSCB'nin sosyo ekonomik görüşler açısından birbrilerinden farklarının olması. Nasyonal Sosyalistler, ekonomik olarak sosyalizmi benimsiyordu. Mussolini devlet denetiminde bir piyasayı savunuyordu. Netice de çarpışan tarafların, bireye ve özgürlüklere bakışları aynı iskelete sahipti.

Meselenin magazinel tarafı Nazi'lerin ırkçılığıydı ki faşizmin daha sonra ırkçılkla beraber anılmasında etkili olan da budur.

Ama asıl bakılması gereken yön bu mudur? Yoksa faşizmin bireye, özgürlüklere, farklılıklara bakışı mıdır?

Faşizmin ayırıcı özelliği, onun hangi ölçüte göre olursa olsun, ayrımcı, ötekileyici, mimleyici, tahammülsüz ve şiddet içerikli olmasıdır.

Bir ekonomik sistem olarak özel sektörü devletin tasmayı istediği kadar sıkabilmesi yetkisiyle beraber tanıması dışında sosyalizmden pek de farkı yoktur.

Ama onu daha korkunç kılan sahip olduğu, ayırımcı, mimleyici,ötekileyici ve şiddet-baskın doğasını topluma aşılamak isteğidir.

Bu açıdan faşizm tektür bir toplumu hedefler. Tektür bir toplumu, yönetici elitlerin doğrularına, söylemlerine göre belirler. Bir "hakim ideolojidir" faşizm. Toplum hayatının bütününe yönelik bir "âmir" ideolojidir.

Kitlelerin psikolojisini ve arzularını tek meşruiyet kaynağı olarak görür ve elbette kitlelerin yalnızca kendine uygun isteklerini meşru sayar.

İnsanlardaki güvenlik duygulaırnı istismar eder ve bunun için kitlesel bir ana rahmi yaratır. Çoğunluk egemenliğinin en tehlikeli yanı, hukukla snırlanmadıkça faşizmin daima bir adım berisind eyer almasıdır ki bu açıdan bakıldığında meselâ neo-marksist Bauman'ın "Siyaset Arayışı", masum bir bireysel talebin toplumsal alana taşınması anafikrine sahipmiş görünse de ifade edici kitlelerin isteklerinin meşruiyetiyle ilgili hiç bir hukuki sınırlamaya atıfta bulunmamasından dolayı faşizme yakın durmaktadır.

Son örneği vermemizin sebebi, sosyalizmden ve toplum sevgisinden yola çıkan çoğunlukçu değişimcilerin, taleplerin niteliği ne olursa olsun, kitleyi öne koymalarıyla aslında faşizmle kol kola gittiklerini göstermektir.

Bütün bu bahisten sonra ülkemizde mevcut durumda tam anlamıyla sosyalist yönelimli faşist birraelite gibi görünmektedir.

Devlet asla beceremeyeceği özel sektör faaaliyetleriyle ilgili olarak "kalkınmadan" bahsetmekte, kalkınmayı yaratan gerçek unsurları neredeyse sonsuz bir yetkiyle yöneltmekte, bireyin ve özgürlüklerin varlığını resmi bir ideolojiye göre kategroize etmekte ve bazı vatandaşları diğerlerinden açıkça ayırabilmekte, özel hayata müdahale yetkilerini her gün arttırmakta ve bürokrasiyi siyasetin , seçilmiş iktidarların dahi üstünde "âmir" konumun getirmektedir.

"Sosyal devlet" tanımında üstü örtük olarak anlatılmak istenen, çalışan ve üretenerin mülkiyetlerinin diğerlerine devlet eliyle pay edilmesi yani sosyalizmken bununla ilgili fiili tavır daha ziyade faşizme yakın durmaktadır.

İşin garip yanı ise "insanlık", sosyal adalaet", "özgürlük" ve "eşitlik" gibi kelimeleri bayrak edinmiş sol kampın, bu ayrımcılık, ötekileştirme," ideolojik hayat tarzı" gibi konularda kesinlikle sessiz ve güçten yana bir tavrı sergilemesidir.

Türkiye sol şeritten faşizm banketine yuvarlanmakta olan bir ülke manzarası arz etmektedir.

2 Comments:

  • Sayın Çelik,

    Türkiye'de kendini "Marksist" olarak tanıtanların çoğunun aslında Faşist olduklarını ben yıllar önce anladım. Ancak aynı şey kendini "Liberal" olarak tanıtanların çoğu için de doğrudur. Arçelik'i dış rekabetten korumak için 1989 yılında ABD'nin suratına gümrük kapısı kapatılıyor, bizim sözümona Liberaller en ufak bir tepki göstermiyorlar. Yalan mı? Bunlar da Faşist değiller mi?

    Saygılarımla,
    Veysel Aratlıoğlu

    By Blogger Veysel Aratlioglu, at 3:59 ÖS  

  • Sayın Aratlıoğlu,

    tespitiniz son derece çarpıcı. Korumacılık tam anlamıyla faşizmin ekonomik bakışıdır.

    Milletin genelinde gelir azalmasına, bazılaırnın diğerlerine göre kayırılmasına, devlt eliyle, zorla fakirleşmeye yol açılmaktadır.

    Zorbalıkla faşizmin farkı, öenmsenmeyecek kadar azdır.

    By Anonymous Adsız, at 7:37 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg