Düşünce Tarlası

20 Eylül 2007 Perşembe


Gene mi Geldiniz?

İki gündür kendisine bakıp notlar alan adamı göremiyordu, çünkü…

….
- Gene mi siz? Sizi burada istemediğimi söylemiştim, sanırım?

Karşısında mütebessim bir genç duruyor. Konuşmuyor. Sokak lâmbasının ışığı uzun gölgelerle bölünerek giriyor, pencereden içeri. O gölgeler kendi gölgesini de bölüyor.

Genç gülümsüyor. Her an konuşacak gibi…

Ama konuşmasını istemiyor. Konuşsa belki gerçek olduğunu anlayacak onun. Konuşmayınca daha kötü, daha korkunç. Sanrıların elinde oyuncak olduğunu görecek.

Ama öbür yandan bunun bir sanrı olmasını da istiyor. Kollarını kendi bedenine sarıp, olduğu yerde sallanıyor.

Bunun bir sanrı olduğunu nereden mi biliyor? Çünkü genç konuşmadan gülümsüyor ve sonra.. Bir müddet sonra alnından aşağı ince bir kırmızılık süzülüyor. O kırmızılığın geldiği yeri görmek istemiyor.

- Gen mi siz? Daha dün, daireyi terk etmenizi, dosyalarınızı, şefinize bırakıp gitmenizi söylemedim mi? Size buraya uymanız gerektiğinizi söylemedim mi? Söylemedim mi ha?!

Burnuna sararmış kâğıt kokuları geliyor. Burnuna kokular geldikçe gencin gerçek olmasından korkuyor. O genç gerçekse, yarası da gerçektir, yarası gerçekse, ölmemiştir. Ölmemişse niçin gelmiştir. her şeyin bir kuralı yok mudur? O, geri dönebilir mi? Dönerse, kapıdaki bekçiler nasıl içeri bırakıyorlar?

Gözlerinde bir resmî daire canlanıyor, artık gözlerini kapatmadığı zamanlarda bile…

Bir odadan gülüşmeler geliyor. Duvarları kararmış, kelepçesi kırık radyatörü duvardan sarkmış, yedi insanın zor nefes aldığı, tepesinde morg suratsızı bir floresan, örümceklenmiş.

Gülüşmeler haylaz kelebekler gibi kapı aralığından kaçıyor. Gülüşmeler küçük, kırık camlar gibi kulaklarına batıyor. Gülüşmeler, taşlarla dalga geçen çimenler gibi bitiyor… Onları ezmek istiyor.

-“ Bu ne laubalilik! Kurallarımız var bizim! Uyamayan, defolur, gider! Ne katıyorsunuz bu kuruma?! Ne faydanız var?!..”

Kurumaya, kırışmaya başlamış derisiyle elleri.. Bir namlu gibi uzattığı işaret parmağı. Ve bazı gözlerde önen sevinç ışığı. O zaman göğsünde bir serinlik hissediyor.. Ama bir anlık.. O kadar kısa bir an ki… Serinlik geçince yerini gene bir katılık alıyor… Buz gibi bir katılık, göğsünün ortasında, durmaksızın büyüyen bir ağırlık. O serinliği özleten şey kavurucu bir soğuk…

….

Sabah gözlerini açıyor. Göz kapakları uykusuzlukla prangalı… Bir hastabakıcı kahvaltısını getiriyor.

Çelik bardakta sütünü kafasına dikiyor, bitirdiğinde önündeki sandalyede gene o genci görüyor. Genç gülümsüyor…

- Gene mi geldiniz? Bu kadar fazla ama! Sizi kovmuştum, hatırladınız mı? Sizin , kurumumuza uygun olmadığınızı söylemiştim! Hatırladınız mı ?! Derhal dairemi terk edin, derhal!

İki gündür, kendisine bakarak notlar alan adamı, gene görememişti, çünkü bir başkasıyla meşguldü.


Adam notlarından başını kaldırıp, yanındaki başhekime döndü:

- Hasta için… Şey… “Bölüm başkanı “ mı demiştiniz?
- Evet…
- Peki…
- Şöyle özetlersek.. Hasta dul… Başından başarısız bir evlilik geçmiş. Başarı arzusu takıntı derecesinde. Hastalığı ilerlemeden önce de zaten derin depresif halde imiş…
- Peki ne olmuş?
- Ben de çalışma arkadaşlarından duyduğumu söyleyebilirim ancak. İşyerinde, istifaya zorladığı bir genç memur, o gün, gözünün önünde bir trafik kasında ölmüş. Yani mesai arkadaşlarının anlattığı bu…
- Anlıyorum…

Onlar konuşurken, yere devrilmiş bir çelik bardaktan dökülen süte batan ayağını fark edemeden oturan kadının mırıltısı, aralarından geçip gidiyordu:

- Böyle gülmeyeceksiniz,demiştim, size! Buranın kuralları olduğunu söylemiştim! Gene mi geldiniz? Niye geldiniz? Her gün beni rahatsız etmeğe utanmıyor musunuz? Gene mi geldiniz, gene mi geldiniz, gene mi…

4 Comments:

  • sayin afsar bey,
    bu kurgu cok hosuma gitti..ellerinize saglik.selametle.

    By Anonymous Adsız, at 12:04 ÖÖ  

  • Sayın Dudu,

    Beğenediğinize sevindim. Eylemlerimiz sürecek.

    Siz de sağlıcakla kalınız,gene buyurunuz.

    By Anonymous Adsız, at 9:31 ÖÖ  

  • Merhaba Afşar Bey,görüştürene şükür.Çeşitli sebeplerden blogdan uzak kaldım.
    Bu kısa hikaye çok çarpıcı.Bayıldım, elinize sağlık.

    By Anonymous Adsız, at 10:58 ÖÖ  

  • selcen hanım,
    hoşgelmişsiniz, beğendiğinize sevindim, eylemlerimiz sürecek. fakirhaneyi boş bırakmayın lütfen, sağlıcakla kalın.

    By Anonymous Adsız, at 2:46 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg