Düşünce Tarlası

1 Kasım 2008 Cumartesi


Işıktan Uyanmak

- Ayağımın altından kayıyor yer. İnanmıyorsunuz ama öyle! Tam bahçedeki o gölgeliklerde dolaşmaya çıkıyorum ki… Gölgeler koyulaşıyor. Koyulaşıp çöküyor. Kocaman ağızlar gibi açılıyorlar, Bütün toprağı yutuyorlar! Bana neden inanmıyorsunuz? Öyle olmasa kayıp düşer miyim?
- Onuniçin mi geceleyin tuvalete giderken bütün ışıkları yaktırıyorsun?
- Gün ortasında gölgeler… Ahh! Hiç biriniz bilmiyorsunuz ya! Beni alaya alıyorsunuz! Pencereden dışarı baktın mı hiç geceleyin?
- Severim…
- Öyleyse senin de ruhun karanlık!
- Ama neden böyle düşünüyorsun? Geceleyin odamın ışığını da kapatırım… Dışarının o serin karanlığı odaya dolar… Karanlık diyoruz ama aslında mavidir rengi…
- Nasıl? Karanlık karadır, kara!
- İnan ki değildir… Yıldızlar göz kırpar ya…O derin laciverdin dibinden… Çok severim çok! Günün dağdağasından kurtarırlar beni.


Sustu… Dinliyordu. Aklında belli ki binlerce çelişki kılıçların çekmişti. Önce elleriyle yüzünü kapadı, karanlığın, sözlerden bile sızacağını sanıyordu odasına. Gözleri sürekli ışığa bakmaktan kıpkırmızıydı. Başının sağ yarısında bir balta gibi saplıydı migren ağrısı.

Konuşan adam tedirgin ediyordu onu… Gözü bir yerden ısırıyordu… Lüzumsuz ahbaplıkların ağırlığıyla tıkanır gbi oldu bir an…

Konuşan adam ona bakmıyordu, dışarıya, karanlığa bakıyordu! O isimleri, zamanı, ve… “Allah’ım ne diyecektim ben?” Evet.. İşte o her şeyi yutan karanlığa bakıyordu!

Onun bakışları durduruyordu ama karanlığı!Ellerini yüzünden tamamen çekti. Sırtını duvara dayadı. Duvarın serinliği hoşuna gitti.

Adamın kelimelerini kâh anlıyor kâh anlamıyordu. Kelimeler anlamlarından sıyrılıyor, birer ışıklı kanat gibi uçuşuyorlardı odada. Yüzüne konuyorlardı, ellerine dokunuyorlardı. Adam karanlıktan gözlerini ayırmıyordu.

Sırtındaki serinlikle ir anda… Kafasında bir görüntü belirdi. “Gene.. Gene tutamadan kaçacak ama?”…

Beklediğinin aksine kaçıp gitmedi o görüntü… Gece göğünün sularda eridiği bir yaz gecesinin hatırasıydı sırtına konan… Gözleri kapalıydı, hatırlıyordu.. Gözleri kapalıydı geceye, kulakları açıktı lacivertlerin hışırtısına…

Dalgalar mecalsiz ve belki ziyadesiyle çekingen vuruyordu sahile…

İyot tan ruhlar salıyordu dalgalar koyunlarından geceye… Gümüş yolun ikircikliği yoktu.

Gözleri kapalı, elleri kenetli, başı eğik oturuyordu. Oturduğu kayayla bütünleşiyordu geceyi ürkütmeden.

Deniz gibi nemli eller tuttu omuzlarını.

- Üşüdün sen…
- Üşümedim..
- ….
Sözler ne ağırdır , tebessümlerle kıyaslandığında…
O eller az sonra bir hırka bıraktı omuzlarının üstüne.

O eller beyazdı ve o beyazlık geceyi sindirmişti içine… Geceyle ıslak ellerini tuttu kadının, öptü, öptü, öptü…

- Beni bırakma, olur mu?
- Bırakmam canım…
- Doktorlar ne derse, desin, tamam mı?
- Ne derlerse desinler…
- ….

Kandının avuçlarını yüzünde tuttu bir müddet, sonra öptü, öptü, öptü onları.…

…..

Ve şaşırdı bunları hatırladığına… Kör edici ışıklara gömülmüş yatarken… Işıklarla kafasını yontarken.. Her hatırlayışta, keskin ışık usturalarıyla doğrayarak bileklerini…

Işıktan uyandı işte o an…Bu sefer kaybolmadı hatırası… Bütünüyle belirdi en lâcivert ve serin haliyle bütün gecelerinin merhabasıyla… Önce ürktü gene de.. Sonra ürküntüsü seyreldi adamın sesiyle…

Adamı gözü bir yerden ısırıyordu.. Hayalini bile kaybettiği bir gençliğin tebessümüyle konuşuyordu adam…

“ Gece güzeldir… Gece, düşmanlarla girer ya aramıza... Gece örter ya üstümüzü sevgilinin nemli elleri gibi…”

Gözlerini kapattı ve dinledi adamı… Gözlerinin tuttuğu karanlıkla baktı adama…

Sonra aniden açtı gözlerini. Adam gitmişti…

Adamı görmek için pencereye koştu, belki bahçeden bakar, el sallardı ona. Öyle de oldu…

….

- Kiminle konuşuyordu sence?
- Kiminle konuşacak yahu? Kendi kendisiyle, görmüyor musun?
- Kendisine mi el sallıyor peki?
- Karanlıkta kendisini bile göremez ki! Öff tüylerim diken diken oldu be!
- N’odu, sen de mi korkarsın karanlıktan?
- Kim korkmaz ki?
….

“Ben korkmam..” dedi içinden, gülümsedi…

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg