Düşünce Tarlası

15 Ekim 2008 Çarşamba

Yazmak veya yazmamak...




İnsan niçin yazar?



İçin için kaynar da ondan... Yazarın ruhudur kaynayan...



Bir volkan gibi duran, bekleyen ve sonra her yanı sarsan ruhuyla gezer dünyada...


Ve dünyadan bir cevap bekler yazar... Çünkü var olmanın yalnızca "yazmak" dilini bilir yazar. Bu yüzden,yalnızlığı, boynuna asılmıştır. Çünkü yazar tam da bu yüzden bir dilsizdir, sıradan insanlar arasında...


Dünyadan bir cevap bekler, bekler, bekler...


Alabildiği cevap genellikle, dünyasının dilini anlamaktan aciz, içleri hasetle dolu, safsız ruhlarıyla dünyaya kıpkırmızı bakan eleştirmenlerden gelir. Onlar, yazarın dilsizliğini sömürür, durur...


Yazmak var olmanın tek şeklidir yazar için. Kendine sığınır, kendinden beslenir,kendini tüketir...


Oysa artık dünyada volkanların devri bitmiştir.


Yazarın dilsizliği en kıyıcı haliyle dikilir karşısına...


Sıradanlıkların suratsız, kişliksiz, renksiz çölünde, sıradanlıkların mürekkepli derebeyliklerinin sancakları dalgalanır...







Başkaldırmanın bile içi boşalmıştır artık...

Yazar kırılır dünyaya...


Sonra ama...


"Hangi dünyadır benim dünyam?" diye...

Kendindendir yazarın öyküsü, kendi bedenindendir,ruhundandır, onda sıradanlık çetelerinin lekesi bulunmaz...

"Üretirim ben! Siz olmasanız da!" der.... Çölde başveren bir ayrık gibi bitiverir aklında bir öykü...

Hayatı kendindendir yazarın... Bırakalım dilsizliğinin yankılarıyla bestelensin öyküleri...

Sevinçle...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg