Düşünce Tarlası

1 Ekim 2008 Çarşamba



Hava Ne Güzeldi!..
Kimse kimsenin yasını tutmaz bu dünyada. Keşke tutsaydı... Belki onlar tutar ama benim yasımı?
Kim bilir?
Hava ne güzeldi Allah’ım! Bulutsuzdu ki içim ısınıyordu. Bir başka güzel, güzeldi işte….

Elim boşa gittiydi, , elimin boşa gittiğine hiç bu kadar sevinmemiştim..
….

Beşiktaş’ta iskelede oturmuştum, , çay içiyordum. Böyle güzel havalarda insan kendini hep iyi bir insan sanır. Kötülükler buharlaşır, gider. Çay demlidir, karabonatlıdır, dilini burar.. Miden ekşir ama katlanırsın.
Zaten hayat karbonatlı çay gibidir. En azından benim gibiler için böyledir. Sahtedir, anlayacağınız. Zorlamadır rengi...
O gün iskelede oturan genç sevgililere baktım. Saflıklarından utandım. Gözümü de alamadım… Ne ışıltıydı Ya Rabbi’m gözlerindeki!

Öyle ortalığa saçılıverince sevinçler falan… İkiyüzlülüğünden utanıyor insan…

Korkaklıktan da kötü bu his, kimse duymasın…

Zora boyun eğmek, zoruyla boyun eğdirmek kemirir insanı… Ne insanlığın kalır ne ışıltın.. Zaten önce gözündeki sevinç ölür, oracıkta. Leşini de kaldıramazsın, yüreğine yük olur.

O yüzden bırakamazsın bu işleri…

Sevincinin yasından geberirsin, , diriltmeye uğraşırsın bir ömür boyu…


Ben bırakmıştım bu işleri… Bıraktığım gündü, o gün. Çayın deminden, güeşin sıcağından tat aldığım ilk gündü. Yaşamaya başladığım ilk gündü.

Kırık Türkçe’li bağırışlar işittiğimde dönüp bakmamıştım bile. Her gün duyduğum kavgalardandı ne de olsa. Hamalı, taksicisi, büfecisi hep aynı adamlara borçluydu ya bu şehirde, neyine dönüp bakacaktım?

“Birazdan susarlar, nasıl olsa..” dedim, susmadılar. İçlerinden biri bağırıp duruyordu. Müşterilerin bazıları tedirgin oldular kalktılar, gittiler.. Gençten bir oğlandı, kara kuru… Etrafa bakıyordu ki insanları nasıl koruttuğunu görmek için…

Sakat adamı iki kilometreden tanırım, herif sakattı… Elindeki makine patladı patlayacaktı…
Neden bilmem yanımdaki gençlerin önüne geçtim. “Kalkın ,gidin!” demedim de, hangi akla uydumsa… Zaten çok geçmedi. Karnıma biri dürter gibi oldu… Önce ne olduğunu anlamadım, sonra… Bir tatlı baş dönmesi, bir gevşeme… Ne güzel yaratmışsın Allah’ım, şu güneşi! Ne parlakmış, ne sarı ne sıcak… Elimi belime attım…
….

Kimse kimsenin yasını tutmaz bu dünyada. Keşke tutsaydı. Belki onlar tutar ama benim yasımı?
Kim bilir? Hava ne güzeldi Allah’ım! Bulutsuzdu ki içim ısınıyordu. Bir başka güzel, güzeldi işte….

Elim boşa gittiydi, , elimin boşa gittiğine hiç bu kadar sevinmemiştim… Hava ne güzeldi Allah’ım, ne güzel!..

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg