Düşünce Tarlası

5 Ekim 2008 Pazar




Hangi Ezandır Bu?
Patlama sesi kafasına bir balyoz gibi çarptı.
Patlamanın hemen ardından duvarlar büyük çekiçlerle dövülmeye başladı.
Ayakları buz gibi zemine değdiğine bile uyanamamıştı. Dağ serinliği terli vücudunu tokatladı.
Her yanda bağırışlar uçuşuyordu. Duvarları döven çekiçlerin yanında kırılan camların şangırtısı, pencerelerden içeri dolan vızıltılar dahi hayalini bölemiyordu.
İniltiler, haykırışlar işitiyordu. Rasim eli göğsünde yatıyordu, gözlerinde bir şaşkınlık vardı. Silâhına neden erişemediğini anlayamıyordu sanki. Biri göğsüne oturmuş da nefes almasına mani oluyordu belki… Mırıldanıyordu…
Ramazan’ın bir kolu… Hani her gece ranzadan sarkan kolu.. Hani her gece üstünü üşümesin diye örttükleri Ramazan’ın kolu… Hani daha az evvel kendisine “Özledin değil mi yengeyi, çocukları?” diye sorup da ışıl ışıl gülen ramazan’ın kolu… Yani bir daha annesini hiç saramayacak kolu… Ramazan gene de gülümsüyor muydu ne? Sanki kolsuz bir adamken bile sarabilirmiş gibi annesini… Sanki çoktan sarılmış gibi…
Hasan, silâhına ancak ulaşmış ama köşede sıkışmış kalmış. Beynini döven çekiçler onun olduğu köşeyi kemiriyor. “ Köpoğulları uçaksavar getirmiş len!” diyor. “Köpoğulları?..” Kırıkkaleli genç adam… “Anacığım, babacığım..” diyen… “N’örüyon len?” diyen… Yürürken yolun ortasını tutmakla övünen, gülüşü aydın, az övüngen, çok vefalı Hasan… Hasan “Köpoğulalrı!” diyorsa vardır bir bildiği. Vardır elbet ki göğsünün üstünde koca bir leke varken… Gece kan lekesi siyah görünüyor ya… “Köpoğulları!” diyerek ateşliyor silâhını… Gülüşü aydın, az övüngen, çok vefalı Hasan Çavuç diyorsa vardır, bir bildiği ha! Vardır illâ ki! Tek, başı düşmese göğsüne… Yolun ortasını şavullayıp giden bozkırlı yiğit başı…
“Komutanım!” diye haykırıyor biri… Hâlâ “komutanım!” diyor adam! Cam kırıkları dizleri parçalarken, pencereden üşüşen mermiler patlatacak beyin ararken canların önünden sıfatlar kalkmışken “Komutanım!” diyor Davut… Siirtli bir genç, durmadan çocuklarının resmine bakar… Karsının resmine de bakar elbet ama tenhada… Utangaçtır çabucak kızarır yüzü… Kırık diye Türkçe’si “Kürt” diye dalga geçerler, alınmaz, güler, geçer. Geçen hafta çiğ köfte yaptırdılardı ona… Hayali de Van’a gidip dükkân açmak… “ Van olur abey, iyidir, büyür vallah!” diyordu ya Ramazan’a.. Şimdi “Komutanım!” diye haykırıyor, birine kendini siper etmiş, kenara çekmeye çalışıyor… “Ih!” deyip kalıyor olduğu yerde. Biri hınzırlık etmek için böğrünü dürtmüş gibi… “Ih!” diyor, anlıyorsun ki kurşundur böğrünü dürten… Çünkü onun da izi simsiyah kalıyor, atletinin üstünde bir leke büyüyor… Davut gene de korumak için komutanının üstüne devriliyor.
Selçuk buz gibi bakıyor ileriye. Daha vurulmamış bu da iyi… Hatta… Uçaksavarın yanındaki iki kişiyi yere indirmiş bile. Hayretle bakıyor Selçuk’a… “Bu adam mı geçen gün karakola baklava dağıtıp da “İkincisi yolda len!” diye gülen, oynayan, Kızı Buse’nin resmini öpe öpe doyamayan, kimse bilmez sanarak akrısının resmine sarılıp uyuyan?” diye düşündü. Gece inadına karanlıktı. Bir hilâl vardı ya gökte o gece önü arada bulutlanan… Selçuk kurşun yemedi… Az önce rüyalarını ezen gümbürtüyle ezildi. Bir an varsın Selçuk Çavuş… Sonra bir duvar, kötü, kör bir duvar örtüyor üstünü… Yanında karısıyla kızının resimleri…
Çağlar desen… “Nerede lan bu çocuk?” diye geçirdi aklından… İstanbullu diye pek gırgır geçmişlerdi ya oğlanla… Hani çıtkırıldım, şehir bebesi hesabı ya… Amma hepsinin ağzı açık kalmıştı açık gözlülüğüne… Kaç nöbette zamanında uyandırmıştı milleti. Davut’la itişip dururlardı. “İstanbul’a gelsen len!” diye kızdırırdı Davut’u. “N’apıcan lan Van’ı, Man’ı oğlum! Kum gibi iş kaynıyo Gebze’de , İstanbul’da!” derdi durmadan… Çaktırmadan kollardı. İçlerinde en gençlerdiydi ama “ Saf çocuk bu Davut, keklerler bu garibimi..” derdi, kelli ferli adamlar gibi… Ranzası şimdi yerinde değil!.. Ranzanın başucunda, duvarda bir siyah leke… Bütün hayalleri, hatırları savurmuş, patlatmış bir merminin imzası gibi…
Dışarıdan küfürler geliyor… İçlerinden birini yaka paça sürüklüyor “köpoğulları”… “Hain!” diye bağırıyorlar sürükledikleri genç adama. Yaralı gencin yarasına basıyorlar… Genç Kürtçe küfrediyor işkencecilerine. “Kim ulan bu?” diye düşünüyor bir an… Nöbette o gece… Tabii... Diyarbakırlı Hakkı bu. “Köpoğulları” nereden bildilerse? Öldürmeden epey uğraşıyorşlar… Göğsünün iki yerinden vurulmuş. Sesi boğuk çıkıyor. Öksürüyor, belli ki ciğerlerine kan doluyor. Gene de kafasını kaldırıyor. Kendisine bağıranlara bağırıyor. “Bizim…” diyor arada, ne dediği tam anlaşılmıyor… Bizimdir ha elbet, bizimdir ya… “Köpoğullarından” biri “Yeter lo!” deyip boşaltıyor şarjörünü Diyarbakırlı Hakkı’nın göğsüne…
Pencerenin yanından kafasını çıkarıyor karanlıktan daha karanlık ne görürse ona nişan alıyor. Nişan aldıkları da kan gibi... Gece mavisine bulanmış kan gibi…
Duvarlar unufak oluyor, kulağının dibinde… Dizlerini kanatan kırık camlardan ayrı… Böğründe, göğsünde dikenler, namussuz dikenler… Diken nefesini keser mi insanın? “Bilirim ve şahadet ederim ki…” Aapayadın beliriyor ya o “bilgi” gözünde… Dağ karanlığında çakan hain pırıltılardan ayrı ve ne huzurlu… “ …Allahtan başka ilah yoktur..” “ Ezan mı okuyor biri? Vakit namaz vakti midir? Kim okuyorsa güzel okuyor ezanı…” Yanıbaşında Ulu Cami’nin imamı… Gülümseyerek okuyor kulağına ezanı. “Doğanların kulağına okunmaz mı ki ezan?” diye soruyor imama… Hani beş yıl evvel öldüğünde şehrin yarısının arkasından ağladığı imam….
Gözleri ağırlaşıyor, o takırtılar da uzaklaşıyor kulaklarından… Bakıyor, yanıbaşında beliriveriyor arkadaşları. Yüzlerinde gençliğin parlaklığıyla… “Yeniden doğmuş gibi…”

5 Comments:

  • Bir baskın da böyle geçti Afşar bey,
    duydunuz mu barzani kınamış saldırıyı.Bizim sınıra yakın bölgenin yetkili sorumlusu(!) da demiş ki"Bu olay bizim topraklarımızda olmamıştır.yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur"Herife bak.Bizimkilerin çocuk gibi kandırılacağını ne güzel biliyor herifçioğlu.Selamlar.

    By Anonymous Adsız, at 1:43 ÖS  

  • Üstün diplomasi diye herhalde buna denir, Selcen Hanım? Bugün kınayan yarına adam olur inşallah?

    By Anonymous Adsız, at 5:08 ÖS  

  • Bu yorum yazar tarafından silindi.

    By Anonymous Adsız, at 9:31 ÖS  

  • Allah rahmet eylesin, bizlere sabır versin.Sizin de elinize sağlık.

    By Anonymous Adsız, at 9:34 ÖS  

  • sayın ayarsız tektathoşgeldiniz... yorum tekrarlandığı için birini sildim. ben de ziyaretiniz için teşekkür ederim. sabredip okuduğunuz için de... amin....

    By Anonymous Adsız, at 10:45 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg