Düşünce Tarlası

15 Ekim 2008 Çarşamba




Şehirle Nefes Almak
Parkta oturuyordu. Gün batıyordu. Günün batışı, sırtını sızlatıyordu. Dik duramıyordu. Ellerine artık bakmıyordu, çoktan nasırlaşmışlardı. Gerinecek takati bile kalmamıştı. Parkın öbür ucunda, dedesiyle oynayan bir kız çocuğu gördü. Eli kendiliğinden cebine gitti. Kirden kararmış, sayfaları yağlanmış, kırık bir bloknot çıkardı. Cebindeki kurşun kalemle yazmaya başlayacaktı ki durdu… Kızın yüzündeki ışıltı, dedesini yorgun sevinci, uzayan gölgeler, şehrin uğultusu, kırık banklar ve “ben de varım!” der gibi yalnız ruhları için bir medet uman bütün park ahalinsin sözleri.. Hepsi kapıda kaldı…

Omzuna sertçe dokunan elle şaşırdı.
- Ne yapıyorsun bu günlerde?
- Elinin körünü!
- Lan bir kere de adam gibi cevap ver be!
- Adam olsan tamam da…
- Allah belanı…
- Amin!
- Yahu oğlum,ne yiyip ne içiyorsun?
- Peynir ekmek,arada bir de şarap.. Şu rakı faşizmine de illet oluyorum, belirteyim! “Toplumcu” bir yalaka olabilmek için illâ ondan zıkkımlanman icap ediyor ya?
- Oğlum sen içki içmezdin ki?
- Ne yazık değil mi? “Günahtı” değil mi?
- Ayıp ayıp!
- Ayıp değil mi? Hakikaten Cengiz, iyi ki söyledin!
- Oğlum aklın başına al artık! Bak gazetede işin hazır diyorum!
- Vay be! “Gazetede” ha?
- Nesini beğenmiyorsun oğlum! Gül gibi iş!
- Cengiz?
- Efendim?
- Yazı işleri müdürü, sana ne yazıp ne yazmaman gerektiğini söylerken hiç gerinmeye çalıştın mı?
- O ne demek şimdi?
- Hayır omurgan var mı diye merak ettim de?
- Bizim gazetenin tirajı kaç biliyor musun sen?
- Ulan pezevenk! “Sizin” gazeteyi, boktan bir han odasında ilk çıkaran kimdi? Kime anlatıyorsun gazetenizi?
- Bak geçekten ayıp ediyorsun!
- Ya bırak Cengiz! Bana terbiye verme şimdi! Kimler için çıkarıyorsunuz oğlum siz bu gazeteyi? Ne yazıyorsunuz içinde?
- Ah ah! Hiç kafan çalışmayacak oğlum senin hiç! Son bir senedir tirajı ikiye katladık biliyor musun?
- Sen benim en eski dostumsun… Kahrımı da bir sen çekersin
- Alışığız biz..
- Abi tiraj adama yazı yazdırabilir mi Cengiz’im? Kim tirajla yazar olmuş,söylesene?Bak gençten bir çocuk bulmuşsunuz.. Çocukta nefis bir hikâyeci damarı var! Herife abuksabuk vaazlar yazdırıyorsunuz Cengiz!
- Ne yazdıralım abi? Seninkiler gibi devri geçmiş, küflenmiş hikâyeler mi?

Cengiz buz gibi bir sükûtla karşılaştı cevap yerine… Arkadaşının bakışları öfkeyle körelmiş boş bakışlar değildi...Ve en korkutucu olan da buydu… Yaptığı işin içinden bakıyordu arkadaşı ve onun yaptığını yapamadıklarını bilmek eziyordu Cengiz’i…

- Bak, yanlış anlama…
- Anlamam, anlamam, merak etme sen…
- Bak bu devirde gazetede hikâye falan yazılmaz!
- Yazılmaz değil mi?
- Yazılmaz! O devirler geçti!
- Geçti, değil mi?
- ….
- Şimdi, sığ denemler devrindeyiz ,değil mi Cengiz’im? Hahaha! Yahuben de ne safım? Hâlâ edebiyat var sanıyorum!
- Memleketin hali edebiyatı kaldırır mı abi?
- Kaldırmaz, değil mi Cengiz’im?
- Kaldırmaz abi…
- Ciddi işler, değimli bunlar Cengiz’im?
- Abi…
- Tamam Cengiz’im,tamam, sen çaycılık falan gibi bir şey bulursan söyle bana gazetede, mürekkep kokusu alamadım mı nefesim kesiliyor, içim daralıyor…
- Abi olur mu hiç?
- Cengiz’im.. Asıl senin dediğin olur mu?
Cengiz başını eğdi, fısıldadı, gücü ancak buna yetti:
- Olmaz abi..
- Olmaz tabii Cengiz’im olmaz…
- Ama.. Ben sana haber edeceğim!
- Selâmetle!..

Cebindeki bloknotu tekrar çıkardı. Kalemin tepesini kemirdi bir müddet. Yoldan geçenlerin kıyafetleri kafasına bir sürü imge yığdı..

Çocukla dedesi hâlâ oynuyordu. Adamın üstünde…
Bunarlı görerek başladı yazmaya… Sırtının ağrısı önce hafifledi,sonra ağrıyı hissetmez oldu… İhtiyarın gözlerindeki sevincin burukluğunu yakaladı, kızın katıksız neşesini…

Ürperdi… Sokakları, evleri, şehri içinde hissetti. Şehirle nefes aldığını…
Sevindi…

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


 
http://images.google.com.tr/images?q=tbn:5_wY6NgTRp5imM:lvb.net/media/lvb2005/20050112-hayek.jpg